Benim devrimim… Bu bedende başlıyor.
Artık beklemiyor!
Benim devrimimin onaylanmaya ya da izne ihtiyacı yok!
Benim devrimim hayat buluyor çünkü tam da beklediğimiz gibi,
her bir muhitte, köyde, şehirde, kasabada, kadınların bir araya geldiği her yerde, öğrenci gruplarında, marketteki kadınlarda, otobüsteki o kadında hayat bulması gerekiyor ve hayat buluyor!
Benim devrimim, adım adım ve yumuşak ya da ani ve gürültülü olabilir!
Bilin ve şaşırmayın ki benim devrimim, tam şu an oluyor, çoktandır gerçekleşiyor olabilir!
Dolaplarda, çekmecelerde, midemizde, boğazımızda, ta içimizde, bacaklarımızda, meme uçlarımızda çoğalan hücrelerimizde ve dolup taşan memelerimizde bulunabilir bu devrim!
Benim devrimim, bacak aramda davul misali atan, ritmik, doyumsuz bir nabızla daha da büyüyüp genişlemektedir her an!
Benim devrimim, bu uğurda ölmeye hazırdır!
Ve sınırsızcasına büyük, korkusuz, devasa yaşamaya!
Benim devrimim, ataerkil denen bu acınası ve yapay zihinsel algıyı parçalayıp atmaktadır!
Tüm kadınlardan benzer birkaç adımla ortaya çıkmaya başlasa bile, benim devrimim merkezi bir otorite tarafından düzenlenmeyecektir!
Benim devrimim illa ki şiddet yanlısı değildir ama kendisinden her an yeni bir şeyler doğurma kapasitesi olan ateşli direniş gösterileriyle dolu tehlikeli sularda yüzmekten de asla geri durmayacaktır!
Benim devrimim bu bedende yaşar…
Her tür kadın düşmanı saldırı tarafından güçsüz düşürülmüş bu kalçalarda,
yoksunluk, kıtlık ve zulümle zorla sessizleştirilmiş bu dudaklarda!
Benim devrimim…
Bağlantılar kurar, tüketip yok etmez!
Çıkarlar ve sömürü üzerine değil, aşk ve gerçek, sağlıklı, karşılıklı tutkular üzerine inşa edilmiştir!
Benim devrimimde… En derin, en gerçek orgazmlar vardır, metalaştırma ve mülkiyet değil!
Benim devrimim, doğal olandır, hakiki olandır, doğadan gelir, doğa içindir ve doğa sayesinde dirilir!
Doğanın kutsallığının katmanlarını, doğayı sömürmek için delik deşik etmeye, bozmaya, yakmaya, kirletmeye başladığımız an kendi ruhumuza ve geleceğimize zulmediyor, onları mahvediyor, onlara işkence ediyor olduğumuzu bilir benim devrimim!
Benim devrimimde…
Tabiatın hint inciri, selvi, çam, kalyan, meşe, kestane, dut, servi, çınar ağaçlarının önündeki çamurlu topraklara bedenlerimizi sere serpe yayıp teslim etmekten çekinmeyiz…
Ve hiç gocunmadan, büyüleyici sarı kuşların, kızıl-mavi gün batımlarının, insanın kalbini yerinden çıkaracak güzellikteki mor begonvillerin ve turkuaz denizin önünde saygıyla eğilmekten de!
Benim devrimim,
annelerin, hemşirelerin, hizmetçilerin, temizlikçilerin ve dadıların ayaklarının altını seve seve öper… Şifacıların, kendisi hayat olanların ve hayat verenlerin ayaklarının altını da!
Benim devrimim, her “gerçek” kutsalın önünde dizleri üzerindedir ve onunla akar, onunla, ‘O’na dua eder.
Sömürünün ve zulmün yüklediği ağırlıkları başında, sırtında ve yüreklerinde taşıyanların önünde eğilir benim devrimim!
Benim devrimimi, terk edilmişler, zulüm görmüş, sömürülmüş ve yüz üstü bırakılmışlar yaşatacaktırlar!
Benim devrimimin şahsına münhasırlara ihtiyacı vardır, çirkin kutulara hapsolmuşlara değil!
Benim devrimim,
baş belası olarak etiketlenmişlere, şefkatli ve gerçek anarşistlere, hak savaşçılarına, şairlere, şamanlara, cinselliği gerçek doğasıyla bilen ve dünyayı bu aşktan inşa etmeye hazır aşıklara,
oyunculara, şakacılara, gizemli seyyahlara, ince ip üstünde yürüyebilenlere, yapay sınırları aşmaktan çekinmeyenlere, çok uzaklara, çok yükseklere, çok derinlere varmaktan ve çok hissetmekten çekinmeyenlere
bel bağlar, sırtını dayar.
Benim devrimim…
Hiç beklenmedik zamanlarda ve hiç beklenmedik şekillerde ortaya çıkıverir!
Toy değildir ama mucizelere inanır ve mucizeleri gerçek eder!
Kategorize edilemez, etiketlenemez, damgalanamaz, hedef gösterip durdurulamaz… Hiçbir kısıtlı şeye indirgenemez!
Benim devrimim…
İlham verir, sizi kalıplara sokmaya kalkmaz!
Hikmetin ve mest eden bir neşenin elinden çıkar benim devrimim!
Benim devrimim… Dinlemeyi gerektirir.
Hepimiz nereye gittiğimizi iyi bildiğimiz halde merkezi bir otoriteye hiç mi hiç ihtiyaç duymaz benim devrimim!
Her yerde, eş zamanlı ve her an ortaya çıkıp durur!
Nerede yaşıyorsan oradadır, her yerdedir!
Benim devrimim, bize kakalanmış tüm yapay, çirkin ayrımcılıkların, hak ve adaletin yolundan şaşalım diye dikkat dağıtma araçları olduğunu iyi bilir!
Benim devrimim…
Kendinle, kendi merkezinde, dingince kalabilmeyi, akışta olabilmeyi ve gözlerime bakıp içime dalabilmeni gerektirir.
Haydi, sen de öyle durma artık…
Vaktidir…
Sev!
^^